Dünya, 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan düzenin sona ermesiyle yeni bir arayış içinde. Uluslararası kuruluşlar, bu 'Yeni Küresel Düzen'i şekillendiren dinamikleri beş ana başlıkta inceliyor. Peki, bu dinamikler neler ve Türkiye bu süreçte nerede konumlanıyor?
Çok Kutuplu Ekonomi ve Yükselen Güçler
21. yüzyılın ilk çeyreği, Batı merkezli ekonomik düzenin sonunu getirdi. Türkiye'nin de içinde bulunduğu E7 ülkeleri ve G20'nin yükselişiyle, daha dengeli bir güç dağılımına sahip çok kutuplu bir yapı oluştu. BRICS+ Platformu bu değişimin somut örneği. Üretim, ticaret ve yatırımlar artık gelişmekte olan ekonomilerde yoğunlaşıyor. Bu durum, dolar dışı ödeme sistemleri arayışlarını ve yeni ittifakları da beraberinde getiriyor.
Teknolojik Rekabet ve Jeopolitik Dönüşüm
Teknolojik gelişmeler, yeni küresel düzenin belirleyici unsurlarından. Gelişmekte olan ekonomilerin teknoloji üretme kapasitesi artarken, Batılı ülkeler (ABD hariç) yapay zeka ve yarı iletkenler gibi alanlarda geride kalıyor. Bu rekabet, küresel tedarik zincirlerini ve jeopolitik gerilimleri de etkiliyor. Gelişmekte olan ülkeler, stratejik sektörlerde bağımsız ekonomi odaklı adımlar atıyor. Türkiye de savunma sanayiinde önemli başarılar elde ediyor.
Küreselleşme mi Yerelleşme mi?
Batılı ekonomilerin 'Küreselleşme 2.0' anlayışı, ekonomik ve finansal sorunlara yol açarak, Küresel Güney Ülkeleri'nde yerelleşme eğilimlerini artırdı. Gelişmekte olan ülkelerde yerel kalkınma, akıllı şehir yatırımları ve girişimcilik destekleniyor. Ayrıca, bu ülkeler arasında kalkınma işbirliği arayışları da yoğunlaşıyor. Batılı ülkelerin bencilce uyguladığı 'teknoloji benim, üretim senin' anlayışının aksine, ortak teknoloji hamleleri geliştiriliyor.
Yeni küresel düzenin diğer önemli unsurları ise şunlar:
- Gelir Eşitsizliği ve Sosyal Sorunlar: Küreselleşme 2.0'ın yol açtığı dengesiz büyüme, gelir dağılımındaki adaletsizlikleri artırdı. Aşırı borçlanma, yoksulluğu derinleştirdi.
- Küresel Ekonomik Teşkilatların Reformu: IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşlar günümüz ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalıyor. Gelişmekte olan ülkeler, bu kurumlarda daha fazla söz hakkı talep ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Dünya 5'ten Büyüktür' çağrısı, bu reform arayışının sembolü haline geldi.
Yeni küresel düzen, çok kutuplu bir ekonomik yapı, teknolojik rekabet, küreselleşme ve yerelleşme dengesi, gelir eşitsizliği ve küresel ekonomik teşkilatların reformu gibi dinamiklerle şekilleniyor. Bu süreçte, gelişmekte olan ülkelerin rolü giderek artıyor. Türkiye'nin de bu yeni düzende aktif bir rol oynaması ve kendi çıkarlarını koruması büyük önem taşıyor.