CHP Parti Meclisi (PM) Üyesi ve Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'na destek eylemlerinde tutuklanan gençleri Silivri'deki Marmara Cezaevi'nde ziyaret etti. Ziyaret sonrası yaptığı açıklamalarla gündeme gelen Tanrıkulu, cezaevinde yaşanan kötü muamele ve taciz iddialarını dile getirdi. Bu iddialar, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı ve tartışmalara yol açtı.
Tanrıkulu'ndan Şok Edici İddialar
Sezgin Tanrıkulu, cezaevi ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada, tutuklu gençlerin tamamına yakınının gözaltında kötü muameleye ve işkenceye maruz kaldığını belirtti. Özellikle çıplak arama uygulamasına maruz kaldıklarını ve bazılarına baskı yapıldığını iddia etti. Tanrıkulu, "Anlattıklarına göre kadınlar taciz edilmiş. Kolektif bir biçimde ‘düşman ceza hukuku’ diyebileceğimiz uygulamalara maruz kalmışlar" ifadelerini kullandı. Bu iddialar, cezaevlerindeki insan hakları ihlalleri konusunu yeniden gündeme taşıdı.
Tanrıkulu, gençlerin okulda veya işlerinde olması gerekirken hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulduklarını vurguladı. Haklarındaki iddiaların tutuklamayı gerektirecek nitelikte olmadığını ve soruşturma dosyasında delil başlangıcı olabilecek bir kanıt bulunmadığını savundu. Sarıgazi veya Saraçhane'de fotoğraflarının çekilmesiyle gözaltına alındıklarını ve polise mukavemet ettiklerine dair bir delil olmadığını belirtti. Tanrıkulu, "Bir telefon geldi, o liste değişti ve yeniden tutuklanarak cezaevine gönderildiler" dedi.
Gençlerin Geleceği Belirsiz
Tanrıkulu, tutuklu gençlerin okullarından ve işlerinden olmalarının yarattığı manevi zararın sorumlusunun Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) olduğunu iddia etti. Vizeleri olan öğrencilerin okullarına gidemediğini, çalışanların işlerine dönemediğini ve tahliye olduktan sonra işlerinin ne olacağı konusunda endişeleri olduğunu dile getirdi. Tanrıkulu, iletişim numaralarını verdiklerini ve üzerlerine düşen her şeyi sonuna kadar yapacaklarını söyledi.
Cezaevi koşullarıyla ilgili olarak, genel başkanlarının ısrarlı tutumundan sonra şartların daha da iyileştiğini ifade ettiklerini belirtti. Cezaevi içerisinde bir manevi baskı ortamı kurulmak istendiğini ancak genel başkanlarının ısrarı üzerine bu baskı ortamından vazgeçildiğini aktardı. Fiziki koşullar bakımından giderilemeyecek sorunları olmadığını ve giderilecek sorunları da bizzat kendilerinden dinlediğini ve cezaevi müdürüyle görüştüğünü, bu sorunların da kısa sürede çözüleceğini umduğunu söyledi.
Hukuki Süreç ve Sonuç
Tanrıkulu, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının en temel hak olduğunu ve bunun için kimseden izin alınmaması gerektiğini vurguladı. Tepkisini ve itirazını toplu bir biçimde, hatta kamu düzeni aksayacak bir şekilde ortaya koyabileceğini ve buna ilişkin onlarca Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı olduğunu hatırlattı. Ancak buna rağmen bu gençlerin cezaevinde tutulmasının kabul edilemez olduğunu belirtti. Tanrıkulu, "Bugünler geçecek, mutlaka bu düzeni değiştireceğiz. Bunu yapanlardan da hukuk kuralları içerisinde hesap soracağız" dedi.
Tanrıkulu, avukatların gençler için gönüllü çalıştığını belirterek ailelere seslendi ve herkesin avukatı olduğunu, organize bir biçimde görevlendirilmiş gönüllü avukatlar olduğunu ve baştan beri çok esaslı bir biçimde avukatlık görevlerini yerine getirdiklerini ifade etti.
Bu olay, Türkiye'deki ifade özgürlüğü, toplanma hakkı ve cezaevi koşulları gibi önemli konuları yeniden gündeme getirdi. Tutuklu gençlerin durumu ve cezaevinde yaşanan iddialar, kamuoyunun yakından takip ettiği bir konu haline geldi. Hukuki sürecin nasıl ilerleyeceği ve iddiaların ne kadarının doğru olduğu, önümüzdeki günlerde netlik kazanacak.